EĞİTİM SİSTEMİ ve DENETİMİN EĞİTİMLE OLAN İLİŞKİSİ

 

 

     En büyük sistemlerden tutunda, en küçük sistemlere kadar, bütün sistemler yaşayan birer canlı varlık gibidirler.Yalnız canlılarda önüne geçilemeyen doğal sonlar vardır. (ölüm gibi) Ama diğer sistemlerde bu doğal sonların önüne geçmek mümkündür. Ancak sistemin içinde bulunduğu, kendisinin üst kümesi ve alt kümesi olan sistemler yaşadığı müddetçe sistemleri yaşatmak mümkündür,

 

    Öncelikli konumuz olan, Eğitim Sisteminin, Denetim Sistemi ile olan ilişkisini, ele alacak olursak, Eğitim Sisteminin  içinde örgütlenmiş, organize olmuş, alt sistemler ve eğitim sistemi ile bağlantılı olan diğer sistemler vardır. Denetimi buna örnek olarak gösterebiliriz. Denetim evrensel küme olan Eğitim Sisteminin içerisinde bir alt sistemdir.

 

    Eğitim Sistemi içerisinde alt sistem olan, Denetim sisteminin birçok tanımı olmasına rağmen, Teftiş ve Denetimin tanımı kısaca şöyle yapılmıştır.

 

    1-Teftiş, kamu sektöründe veya tüzel kişiliği bulunan kurumlarda yapılmakta olan işlerin, mevcut mevzuata uygun olarak yapılıp  yapılmadığının, yetkili kimseler tarafından denetlenmesi ve gözetlenmesi sürecidir.( Türkyılmaz,1966,s,4).

 

    2- Teftiş, bağlı bulunduğu kuruluşun, amacına en verimli bir şekilde, zamanında ve mevcut hukuk düzenine uygun olarak, ulaşıp ulaşmadığını, amaca yönelmede kullanılan metotların, yapılan işlem ve eylemlerin, uygunluğunu, bunların verimi, etkinliği ve hizmet kalitesini sağlayıp sağlamadığını, araştırmak ve kontrol etmek; Ulaşılması ön görülmüş hedeflerden ve mevzuattan sapmalar varsa ,bunları ve meydana geliş nedenlerini ortaya çıkarmak, bu sapmaların düzeltilmesi için, uygulayıcıya ve kuruluşun başındaki, yöneticiye ışık tutacak şekilde, mümkün olan hal çareleri arasında en iyi ve tutarlısını seçerek tavsiyelerde bulunmak. Bunlarla ve eğitimde, haberleşme, merkezle taşra arasında köprü kurma, merkezin hizmetin yürüyüşü ile ilgili her türlü, planlama ve düzenleme çalışmalarına katılma gibi görevlerle, hizmetlerin örgütün amacına en uygun tarzda yürütülmesine yardımcı olmaktır. ( Amme İdaresi Bülteni,1966,Sayı:8)

 

    Yukarıda, sistemlerin önüne geçilemeyen bazı doğal sonlarının olduğunu, ama sistemlerde, bu doğal sonların önüne geçmenin mümkün olduğundan bahsetmiştik. İnsanlar tarafından örgütlenmiş olan sistemlerin, benzer özelliklerinin bulunduğu, bu benzer özellikleri, en kaba şekli ile aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.

 

    1- Sistemin zaman ve şartlara göre geliştirilebilen rasyonel hedeflerinin olması,

    2- Sistemin kullandığı ham madde kaynaklarının sürekli olması,

    3-Üretilen ürünün, sürekli tüketicilerinin bulunması  ve tüketiciler tarafından kabul görmesi,

    4- Hammaddeyi işleyerek, istenilen hedefler doğrultusunda, kaliteli malın imalını yapacak, nitelikli eleman, tesis ve ekipmanın bulunması,

    5- Sistemin rasyonel hedeflerine ulaşmak için, tüketilen ham maddenin araç ve gereçlerin en verimli ve en ekonomik şekilde kullanılması, üretilen malın tüketiciler tarafından kabul görmesi ve sürekli tüketim arzının sağlanması için, yapılacak çalışmaları denetleyen, sistemin kurulmuş olması,

    6- Sistemin çalışma biçimini, organize olmasını ve çalışanların bir birileri ile olan ilişkilerini ve sisteme karşı sorumluluklarını düzenleyen mevzuatın bulunması, gerekmektedir.

 

    Kaba şekli ile ele aldığımız, yukarıda sıralanmış olan altı temel maddeyi eğitim sistemine uyarlayacak olursak;

 

    1- Sistemin zaman ve şartlara göre geliştirile bilen rasyonel hedeflerinin olması,

 

    Eğitimciler çok farklı şekilde eğitimin tanımını yapmışlardır, Bunlardan çok kabul gören bir tanımı ele alacak olursak Eğitim:   "Bireye yaşantıları yoluyla, kasıtlı olarak istendik yönde davranış kazandırma sürecidir."Bu tanımda geçen İstendik ve Kasıt kelimelerinin altını çizmek istiyorum.

 

    Milli Eğitimin Genel Amaçları belirlenirken, toplumun yığışımlı kültürü, gelenek ve görenekleri ile sosyal yapısı göz önüne alınarak, diğer milletlerle olan ilişkileri, dünyadaki mevcut konumu ve gelecekteki konumunun  açık olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bunların ışığında;

 

    Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuza kadar yaşatacak ve onu sürekli geliştirecek nesilleri yetiştirmek için, kendisine," kaynağını pozitif bilimlerden alan uygulana bilir ve sürekli yeniliklere açık "olan  hedefler belirler. Belirlenen bu hedefler doğrultusunda, insanlara davranışlar kazandırmak için sistemini kurar. İşte bu belirlenen hedefler ışığında, kendi insanına kazandırmak istediği davranışlar, istendik yönde kazandırılan davranışlardır.

 

    Bu, istendik yöndeki hedef ve davranışlara ulaşmak için, planlı ve programlı olarak, Eğitim kurumlarının açılması, öğretmen yetiştirilmesi, para ve emek harcanmasına da kasıtlı olarak yapılan çalışma diyoruz.

 

    2- Sistemin varlığını sürdürmesi için; Sistemin kullandığı ham madde kaynaklarının sürekli olması,

 

    Bütün sistemlerde olduğu gibi eğitim sisteminde de sistemin yaşaya bilmesi ve üretim yapabilmesi için girdilerinin ( Ham maddelerinin ) bulunması gerekmektedir. Bu temel girdilerin başında, para, enerji ve insan kaynakları gelmektedir, Eğitimin temel ham maddesi ise insan olarak kabul edilmektedir. Çok değerli olan bu ham maddenin kaynağının da sürekli olması için sağlıklı aile yapısının oluşturulması, ailelerin bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmalarının özendirilmesi ve dünyaya gelen çocukların sağlıklı yetişmeleri için devlet tarafından, ailelerin eğitilmesi, ihtiyacı olan ailelerin maddi yönden desteklenmesi, çocukların beslenme ve sağlık sorunlarının, kesinlikle çözülmüş olması gerekmektedir.

     Çok değerli olan bu ham maddenin işlenmesi, şekillendirilmesi, istendik yönde davranışlar kazandırılması da bir o kadar itina, emek ve bilinç gerektirmektedir. Fabrikada dayanıklı tüketim malı üreten bir işçi ,ham madde olarak kullandığı bir demir çubuğu, eğer istediği ölçüden biraz fazla uzun kesmişse, yaptığı bu hatayı telafi etmesi mümkündür. Hatalı kesilen malzemenin yeniden ölçüsünü alır ve istenilen ölçüden fazla olan kısmını keser, böylece ana hammaddeyi kurtarmış olur. Kayıp olan kısım sadece fazla olan ve kesilen kısımdır.

     Eğer işçi, elindeki demir çubuğu istenilen ölçüden biraz kısa kesmişse, bununda telafisi mümkündür. Kısa kesilmiş olan kısım kadar bir parçayı ,ilave ederek kaynak yapar, veya elindeki demir çubuğu tav fırınında ısıtır ve çekiçle döverek uzatır, istenilen ölçüye getirir, ortaya çıkacak olan ham madde kaybının önüne geçer ve hatasını telafi edebilir.

     Ancak ham maddesi insan olan, işlenmesi, şekillendirilmesi, davranış ve kişilik kazandırılması gereken insan olursa, onu eğiten, şekillendiren ,öğretmenin önemi ve bu öğretmene kazandırılacak formasyonun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

     Öğrenciler, kazanmış oldukları davranışlarını formal veya informal yollardan kazanırlar. İnformal yollarda kazanılan davranışlar içerisinde, istenmedik davranışların kazanılması sık görülen kazanımlardır. Eğer öğrenciler istenmedik yönde davranışlar kazanmışlar ise, burada da öğretmenin yetiştirilmesinde veya yetersizliğinde aranması gereken sebepler vardır.

     Denetim elemanlarının ve denetim ile eğitim ilişkisinin en önemli teması  bu alanda kendini göstermektedir.

   Öğretmenin yeterliliği, öğrencilerin istenilen hedeflere taşınmış olup olmadığı , istenilen hedeflere taşırken öğrencilere kazandırdığı bilişsel, duyuşsal ve psikomotor alan davranışlarının ne kadarının kazandırılmış olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Denetim elemanlarının bu alandaki uzmanlık, bilgi ve birikimlerinin yeterliliği ve öğretmene vereceği güven duygusunun çok önemli olduğu asla göz ardı edilmemelidir.Denetimi zaafa uğratacak politik ve popilist karaların alınması, üretim aşamasında sisteme kazandırılmadan hatalı üretimlerin ortaya çıkmasına sebep olacaktır.Hammaddesi insan olan eğitim sistemi çok pahalı bir sistemdir.Hatanın asla telafisi yoktur.

 

    3-Üretilen ürünün, sürekli tüketicilerinin bulunması  ve tüketiciler tarafından kabul görmesi,

 

    Küreselleşmiş dünyada, aynı malı üreten ve ürettiği malı dünya pazarlarına veya kendi milli pazarlarına süren, binlerce kuruluş vardır. Ürettikleri mala sürekli pazar bulan ve müşteri güvenini kazanmış, üretim sonrası servis ağını kurmuş olan kuruluşlar sürekli gelişerek varlıklarını sürdürmektedirler. Bu çağdaş örgüt anlayışına ayak uyduramayan kuruluşlar ise doğal sonla karşılaşarak, tıpkı yaşayan canlıların ömürlerinin sonsuz olmadığı gibi,  kapanıp yok olmaktadırlar.

     Eğitimin sistemi de  diğer sistemlerin benzer bütün özelliklerini taşımaktadır.

    Zorunlu İlköğretim çağına girmiş olan bir çocuk, zorunlu temel eğitimin tamamlamak için eğitim sistemine müracaat eder ve sisteme hammadde girdisi olarak kabul edilir. Bu aşamadan sonra artık, yeni bir süreç başlamıştır. Çevre, aile ve okul üçgeni içerisinde sürekli etkileşim içerisinde bulunan çocuk, henüz okulla yeni tanışmış olduğundan, okula gelmeden önce çevresinde ve ailesinde, istenmedik bir çok davranışlar, kazanmış olarak okula gelecektir. Örneğin küfürlü konuşmak, yerlere tükürmek ,izinsiz arkadaşının eşyasını almak gibi,

     Okulda öğretmen, bir yandan çocuğun aileden ve çevreden kazanmış olduğu, istenmedik davranışları söndürmeye çalışacak, bir yandan da Türk Milli Eğitimi’nin Genel hedefleri doğrultusunda çocuğa istendik yönde, yeni davranışlar kazandıracaktır.

     Gününün büyük çoğunluğunu, çevrede ve evde geçiren çocuk, okuldan elde etmiş olduğu istendik kazanımlarının yanına çevreden ve aileden de bir çok kazanımlar ekleyecektir. Çevreden ve aileden elde edilmiş olan kazanımlar, kontrollu ve planlı kazanımlar olmadığı için çocuk  istenmedik davranışlarda kazanacaktır. 

     İyi yetiştirilmiş ve donanımlı bir öğretmen, Liyakatlı bir okul müdürü ve mesleğinde güncel kalmayı başarmış denetim elemanının, işbirliği içerisinde çalışmaları ve bu programa veliyi de katmaları durumunda sorunun üstesinde gelinecektir.

     Çevreden okula alınan çocuk , sekiz yıl  İlköğretim Okulundan işlendikten sonra, yaklaşık on beş yaşını doldurmuş olarak, okuldan ayrılmış olacak, okulla ilişiği kesilmiş ve Temel Eğitimini tamamlamış olan genç, tekrar çevreye ve aile ortamına dönecek ve  onlarla birlikte yaşayacaktır.

     Çıktı olarak çevreye gönderilen, gençliğe ilk adımını atmış olan birey, çevresi ile yaşayacak, sosyal hayatını onlarla birlikte sürdürecek, onlarla var olacak, geleceğin yetişkin insanı, aile reisi, annesi veya babası olarak yaşamını sürdürecektir. Okulun eğittiği davranış kazandırdığı  bu ürünün çevreden ,aileden ve toplumdan, kabul görmesi gerekir. Okulun bireye kazandırmış olduğu istendik yöndeki davranışların, topluma yabancı olmayan ve toplumun beklentilerini karşılar nitelikte olması gerekir. Eğitim sisteminin yaşaya bilmesi için bu döngünün  mutlaka başarılmış olması gerekmektedir. 

     Bireyin okula girerken, mevcut kazanımları ile okuldan çıkarken elde etmiş olduğu temel kazanımları  arasında, olumlu ve istendik yönde davranışlar ve beceriler elde edilmiş ise ,okul sistem olarak görevini yerine getirmiş ve ürettiği ürün çevreden kabul görmüştür.Sistem bu şartlar altında sürekli yaşayacak ve kendini geliştirecektir. 

     Bunun aksi olan durumda ise, sistemin işlevini yerine getirmediği ve sekiz yıl süre ile okula gidip gelen bir öğrencinin, hiç bir kazanımı olmadığı için ,sistemin ürettiği ürün çevreden, aileden ve toplum tarafından, kabul görmeyecek ve sistemin yok olmasına ve kapanmasına sebep olacaktır.

    Çocuk olarak okula girip, yetişkin olarak çıkan birey, okulda temel becerileri kazanamamış ise, birey Türk Milli Eğitimi’nin Genel hedeflerine ve  İlköğretim Okullarının özel  hedeflerine uygun  davranışları kazanamamış demektir. Dolayısı ile okulda geçen sekiz yıllık süre boşa gitmiş bir süre olacaktır. Toplumun, çevrenin ve ailenin, bireyden elde edeceği hiç bir kazanım olmadığı için, toplumun ve bireylerin, okulda ki  beklentileri karşılanamamış olacaktır. Diğer  aile reisleri çocuklarını okula göndermeyecek, bu durumda okul sistem olarak kendi hammadde kaynağından yoksun kalacak ve doğal sonla karşılaşması kaçınılmaz olacaktır.

 

    4- Hammaddeyi işleyerek, istenilen hedefler doğrultusunda, kaliteli malın imalını yapacak, nitelikli eleman, tesis ve ekipmanın bulunması,

 

    Sistemler, ürettikleri ürünlerinin özelliklerine göre, eleman çalıştırırlar ve çalıştırdıkları elemanların mesleki yönden donanımlı olmasını en temel hak olarak beklerler. Kurumda çalıştıracakları personeli seçmek için, istekli olan elemanlar arasından en donanımlı ve birikimli olanları seçmek için sınav yaparlar.Nitelikli elemanların temininden sonra işin özelliğine göre tesislerini kurar ve üretimin amaçlarına uygun araç ve ekipmanları temin ettikten sonra üretim aşamasına geçerler.

      Eğitim sisteminde de, tıpkı diğer sistemlerden olduğu gibi, çalışan personel, hizmetin verileceği tesisler, (sınıflar,atölyeler, laboratuvarlar, spor salonları, idare binaları)  ve üretim aşamasında  kullanılan araç ve gereçler bulunmaktadır. Eğitim Kurumlarında kurumun özelliğine göre, farklı alanda hizmet veren personeller vardır. Örneğin Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında, çalışan personeli, hizmetliler, şoförler, bekçiler, aşçılar, teknik elemanlar, sağlık personeli, memurlar, öğretmenler, idareciler şeklinde kabaca sıralaya biliriz.Kabaca saymaya çalıştığımız bütün bu personelin, eğitimdeki başarı ve başarısızlıklarda sorumlulukları vardır.

      Genel kanı olarak, okullarımızda öğrencilerin başarısızlıkları, yalnızca öğretmenlere yüklenir, İdarecilerin ve diğer çalışanların pek sorumluluğu aranmaz. Ama çağdaş örgüt anlayışında, hizmetliler, memurlar, öğretmenler, idareciler ve denetim elemanları ile birlikte, kullanılan araç ve gereçler, tesisin yapısı, ailelerin eğitim durumu, çevre şartları ve örgütün iklimi, hepsinin başarıda ve başarısızlıkta etkisinin olduğu kabul edilir.

     Başarısızlığın önüne geçmek için, çalışanların mesleki formasyonlarının geliştirilip, güncelleştirilmesi, değişen eğitim teknolojilerine oryantasyonlarının sağlanması, halkla ilişkiler ve çevre şartlarına uyum konularında,  peryodik olarak Hizmetiçi Eğitim kurslarından geçirilmeleri, çalışanların kullandıkları tesis ve ekipmanların, üretimi yapılan hizmetin ,özelliklerine en uygun olandan seçilmesi ve çalışanların sorunlarının rehabilite edilmesi gerekmektedir.Sistem içerisinde, işveren ile iş görenlerin arasındaki uyumun ve dengenin sağlanması, eksiklerin ve hatalı uygulamaların sonucunda ortaya çıkacak hatalı üretimin önüne geçmek için,çok donanımlı ve etkin bir denetim sisteminin kurulmuş olması gerekmektedir.Etkin olan bir denetim sistemi, problemleri anında tespit ederek sorunları yerinde çözmek için, çalışanlara yol göstererek onlara rehberlik yapacak ve problemlere çözüm önerileri geliştirecektir.

 

    5- Sistemin rasyonel hedeflerine ulaşmak için, tüketilen ham maddenin en verimli ve en ekonomik şekilde kullanılması, üretilen malın tüketiciler tarafından kabul görmesi ve sürekli tüketim arzının sağlanması için ,yapılacak çalışmaları denetleyen sistemin kurulmuş olması,

 

    İnsanın doğasında var olan, bir istenmezlik kuralı vardır. Denetlenmek ve eleştirilmek. Her iki durumda insanların pek hoşuna gitmez. Ama bütün insanlar farklı alanlarda farklı zamanlarda, kendileri de formal yada informal olarak denetim rollerini oynarlar.     Yapılan çalışmaları denetlerler.

     Örneğin, evine mobilya alacak bir tüketicinin, malın kalitesini kontrol etmesi, uzmanlardan bu konuda yardım istemesi, veya tüketici olarak alacağı mal konusunda araştırma yapıp malın kalitesi konusunda kanaat oluşturması,

    Öğretmenin sınıfta, öğrencilerinin, istenilen hedeflere ulaşıp ulaşmadıklarını, ulaşılması arzulanan hedefler doğrultusunda, davranışlar kazanıp kazanmadıklarını kontrol etmesi, Anne ve babaların çocuklarının arkadaşlarını tanımaya çalışmaları, çocuklarının gidip geldiği yerlerin nereler olduğunu araştırmaları, Okul müdürünün öğretmenin sınıfına girmesi,İlçe Milli Eğitim Müdürünün okula gelmesi,

     Mesleki yönden donatılmış olarak, okuldan mezun olan bir yetişkinin, mesleği ile ilgili iş bulmak için, diğer sistemler tarafından kabul görmeden önce, denemeye tabi tutulması, adaylık süresi gibi,  Faaliyetlerin hepsi kendi alanında denetimin tanımı ile nispeten benzer özellikler sergilemektedir.

 

     Yapılan bütün bu çalışmaların altında yatan temel nedenin;

     Üretilen ürünlerin istenilen ölçütlerde üretilip üretilmediği, tüketim alanında kabul görüp görmeyeceği ve sistemin yaşaması için, sürekli tüketim arzının sağlanması yönünde hedeflere ulaşılması, kaygılarından kaynaklanmakta ve bu kaygıların giderilmesi için sistemlerin formal ve informal yönde denetimleri yapılmaktadır.

     Eğitim sistemi içerisinde de formal ve informal denetimler yapılmaktadır.

     Formal denetim: Hepimizin bildiği ve uzmanlık alanı denetim olan, İlköğretim Müfettişleri veya Bakanlık Müfettişleri tarafından, planlı olarak yapılan denetimlerdir.

     İnformal denetimler ise; Çevrenin, velilerin ve üretilen ürünün, tüketim alanı olan diğer sistemlerin ürün üzerindeki olumlu ve olumsuz baskılarıdır.

     Milli Eğitim Bakanlığı kendi sitemi içerisinde, kendine bağlı, emirleri kendinden alan, kendisinin istediği sürelerde ve kendisinin istediği kişiler tarafından, kurumların denetimini yaptırmak için teftiş sitemini oluşturmuştur.

     Mevcut teftiş sisteminin, örgütlenme biçimi ile teftişden beklenen, istenen görevlerin yerine getirilmesindeki çalışma biçiminin, teftişin istenilen hedeflere ulaşmasındaki en büyük engeli oluşturmaktadır. Çağdaş örgüt sistemi ile çelişerek sağlıklı denetim yapılmasını engellemektedir.

     Sağlıklı denetimin yapılması için, seçilecek denetim elemanlarının sistemi iyi bilen, sistemin içerisinden gelmiş, liyakatlı insanlardan seçilmesi ve denetledikleri sistemle ilgili olarak emir komuta boyutunda bağımsız veya özerk bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

     Denetlenen birimlerin, denetim elemanına emri veren amirin emrinde olması, bu birimlerin başarı veya başarısızlıklarının emri veren amiri doğrudan ilgilendirmesi, denetim elemanı üzerindeki yaratacağı olumsuz etki  denetimin fonksiyonları ile çelişki oluşturmaktadır.Denetim birimlerinin,hem icarın emrinde görev yapması hemde icra adına icranın faaliyetlerini denetliyor olması,tam bir örgütsel tutarsızlığın  ürünü olup, göstermelik bir denetimden başka bir şey değildir.

 

    6- Sistemin çalışma biçimini, organize olmasını ve çalışanların bir biri ile olan ilişkilerini ve sisteme karşı sorumluluklarını düzenleyen mevzuatın bulunması, 

   

    Milli Eğitim Bakanlığının kuruluşu, çalışması ve görev alanları ile ilgili olarak, bu güne kadar; Kanun, Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik, Yönerge ve Genelgeler biçiminde, çıkarılmış bir hayli mevzuat bulunmaktadır. Örnek olarak 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 179 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname, 4357 sayılı ve 1702 sayılı öğretmenlere ait mesleki kanunlar, 4359 sayılı Öğretmenlerin Ek derslerini Düzenleyen kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gibi daha bir çok kanun, Milli Eğitim Bakanlığının çalışma biçimini, çalışanların sosyal haklarını, disiplinsiz davranışlarını ve bir birleri olan ilişkilerini, görev ve sorumluluklarını düzenleyen, mevzuatlar olarak çıkarılmıştır.

     Bu kadar çok mevzuatın olması, örgütün dinamik yapısını olumsuz yönde etkileyerek örgütün hantallaşıp güç kaybına uğramasına sebep olmaktadır. Denetim elemanlarının asli görevleri arasında bulunan inceleme ve soruşturma çalışmalarında, mevzuat fazlalığının, inceleme ve soruşturma çalışmalarını sonuçlandırılması aşamasında, ciddi  zaman kaybına ve yanlış kararların verilmesine sebep olmaktadır. Sık değiştirilen mevzuat hükümlerine, iş görenlerin uyum sağlaması aşamasında  bilerek veya bilmeyerek mevzuat ihlallerine sebebiyet vermektedirler. Mevzuat ihlalleri sonucunda haklarında açılan adli ve idari soruşturmaların, denetim elemanlarının nerdeyse bütün zamanını almaktadır. Bu zaman kaybı denetim elemanlarının diğer asli görevi olan, rehberlik, teftiş ve iş başında yetiştirme görevlerini aksatmalarına ve yeterli zamanı ayıramamalarına neden olmaktadır.

     Türkiye Cumhuriyeti Devletini, çağlar ötesine modern, çağdaş ve Sosyal Hukuk Devleti olarak taşıyacak, nesilleri yetiştirmek için, Milli Eğitim Bakanlığını, hantallıktan kurtaracak, güç kaybını en aza indirecek ve çalışanlar arasındaki ilişkileri, sicil amirliği, disiplin amirliği ve çalışanların özlük hakları boyutunda, yeniden  düzenleyerek, Milli Eğitim sistemi içerisindeki denetim sisteminin örgütlenme biçiminde değişiklik yapılması gerekmektedir. Bakanlık Müfettişleri ve İlköğretim Müfettişleri şeklinde örgütlenmiş olan, denetim sistemini iki başlılıktan kurtaracak bir yapıya kavuşturulması ve Milli Eğitim Bakanlığının örgütlenme biçiminden köklü değişiklikler yapılarak, güç kaybından ve  hantallıktan kurtulması gerekmektedir.   

 

        

 

      İsmail EŞİYOK

     İlköğretim Mifettişi

 

 

 Ana Sayfa

Free Web Hosting